Sayfalar

11 Kasım 2012 Pazar

ALINMIŞ İNTİKAMLARIN ŞEREFİNE

İnsanlar çok ahmak. Gerçekten. Bilmiyorlar ki beni 1 konuda incitene, bana zarar verene kadar ben o konuda kendimle 50 kere dalga geçerim. Sıradan insanlar benim canımı yakamaz:) 
Bu blogun adı bu yüzden böyle.


Çok çok sevdiğim bu parçayı onların şerefine çalıyorum. Şarkımızın adı "pauvre diable- (zavallı şeytan)
Keyifli dinlemeler:))

5 Eylül 2012 Çarşamba

HER KIZ YARI LEZBİYENDİR

  • Çünkü 1 kız için, "her kız arkadaşı sevgili yarısıdır." Vallahi, her anlamda. Düzenli olarak görüştüğümüz, telefonda 2-3 saat boyunca konuştuğumuz, birbirimizi ihmal ettiğimizde birbirimize ağır trip attığımız, uzun süre görmediğimizde "ahh sana hasret kaldım" diyerek boynuna

27 Temmuz 2012 Cuma

BİLİNÇALTI İHANET ETMEZ

Alakasız bir yerden eve dönüş yolundaydı, hatırlamıyordu. Heralde yine bir kalabalık arkadaş ortamından ayrılmıştı. Neşesiz değildi, neşeliydi. Ama zaten normalde de hep neşeli bir kızdı, yoksa bugün daha iyi bir gün falan değildi. Bedenen yorgun fakat zihnen dingindi, galiba bugün yine hiçbir şey düşünmemişti!
Çok bulanıktı, evinin önüne mi gelmişti, yol üzerinde bir yerde mi durmuştu bilmiyordu. 
Birden karşısında onu gördü!
Aradan upuzun zaman geçmişti. Çok uzun.. Doğrudan onun yüzüne bakmaya çalıştı, neden bilinmez gözleri yandı. Birbirlerine doğru yürüyorlardı. Tam bir milyon yıl geçmişti yüzünü görmeyeli. Ona doğru yürürken bir nevi hafifliyordu, sanki bir milyon yıldır kendi ağırlığı altında ezilmişti de.. 

8 Haziran 2012 Cuma

HAFIZA NASIL KAYBEDİLİR?

Hafıza 3 aşamalı işler. Duyumsal bellek --> Kısa süreli bellek --> Uzun süreli bellek
Duyumsal bellek, hafızanın ilk aşamasıdır ve gelen uyarıcıyı ilk 3 saniye içinde kaydeder. Kısa süreli bellek, 20-30 sn arasıdır. Uzun süreli bellek ise depolama yeridir ve anıları sonsuza kadar orada saklar. Bilgiler gerektiğinde oradan tekrar kısa dönemli belleğe çağrılır. 
Uzun dönemli bellek, beynin hippocampus kısmında çalışır. Tüm anılar orada saklanır. Aynı zamanda insan vücudunun mucizevi yapısı, bazı motor hareketleri "beyincik" olarak bilinen cerebellum'a kaydeder. Yani araba kullanmak, piyano çalmak, bisiklet sürmek unutulmaz çünkü bilgiler cerebellum'da kodlanmıştır. 

29 Nisan 2012 Pazar

KORKMUYORUM VE YARALANABİLİRİM - NE DE OLSA ÖLMEYECEĞİM

Hiçbir öfke insanın kendine duyduğu kadar büyük olamaz.
Bunları hissetmek çok zor. Evet bazı duyguları "hissetmesi zor". Allah kimseye çekemeyeceği derdi vermezmiş. Aklıma 2 sene önce yazdığım bir not geldi; "Güçlüyümdür ya ben, güçlü olduğuma pişmanım." 
Evet, çekebilirsin diye daha ağır dertler veriyor hayat sana. Orospu çocuğu.
Her seferinde daha da güçlenelim diye, öldürmeyen darbeler alacaksak hayattan, şunu belirtmeliyim ki bu sefer pek dayanıklı değilim.  Sakat kalabilirim.

12 Nisan 2012 Perşembe

BAZI İNSANLAR HAVA GÜZELKEN DE ACI ÇEKER :)

Bilmiyorum nereden, niçin aklıma geldi.
2008de, direksiyon sınavında bir kızla tanışmıştım. Çok hoş simalı, güzel bir kızdı. Giyiminden, makyajından, saçlarının boyasından çok kaliteli olmadığı belli oluyordu, fakat bunu fazlaymış gibi göstermeye çalıştığı özgüveniyle, ağır makyajıyla, takım pantolon- cekediyle ve 5 dkda bir yaktığı sigarasıyla örtüyordu sanki. Ben o sırada 18 yaşındaydım, kız ise 21 yaşında olduğunu söyledi, oysaki çok olgun gösteriyordu. Sonradan hikayesini anlatmaya başladı, meğerse 2.5 yaşında bir oğlu varmış!
Bu eskiden ailesinin yanında Diyarbakır'da yaşıyormuş. Çok sevdiği bir erkek arkadaşı varmış. Fakat kızın en yakın arkadaşı, çocuğun kızı aldattığını söylemiş. Bunun üzerine kız çocuktan ayrılmış ve o sırada onu isteyen bir çocukla yani şimdiki kocasıyla evlenmiş. Şimdiki kocasıyla birlikte İstanbul'a taşınmışlar. Ancak kız çalışmak isteyip işe her başladığında mal kocası karşı çıkıp engelliyormuş. En sonunda kız kavga gürültü her şeye rağmen bir markette işe girmiş, zaten biz tanıştığımız sıralarda market müdürlüğüne yükselmişti. Şuanda kim bilir merkez ofise falan yükselmiş de olabilir, hırslı bir manyaktı. Çok takdir etmiştim kızı, Diyarbakır'dan geldim falan dememiş, inadını etmiş, işinde yükselmişti. Bir de annelik yapıyordu!
Sadede geliyorum, kız sonradan öğrenmiş ki meğerse bu çok sevdiği adamın aldattığını söyleyen en yakın arkadaşı adama iftira atmış, çünkü adama kendisi aşıkmış. Bizim kız da o hırsla gidip şimdiki kocasının evlilik teklifini kabul etmiş, öteki çocuğa kendini açıklaması için 1 kere bile fırsat vermemiş.
Kız çok mutsuzdu. 
Şimdi bilmeyebilirsiniz, böyle trajedilerini yeni tanıştığı insanlara bile anlatan kadınlar aslında boşboğaz, ben-merkezci kişiler olduklarından falan anlatmıyorlar. Sadece anlatarak, kendi anlattığını kendi kulağıyla duyarak buna alışmaya çalışıyorlar. Çünkü; insan en zor şeylere kendi sesinden duyduğunda alışır.
Kız bunları anlatarak hafiflemeye çalışmıyordu. Bir daha görmeyeceğin 18lik bir kıza (o ben oluyordum) anlatınca ne hafifleyeceksin zaten? Kız, bunları anlatarak basitleştirmeye çalışıyordu. Çok fazla dillendirerek önemsizleştirmeye, sıradanlaştırmaya çalışıyordu. Hazmetmeye çalışıyordu. Şimdi şimdi fark ediyorum, kız kaldıramıyordu. 
3 dkda bir olur olmadık yerlerde yaktığı sigaradan, kocasından bahsediş biçiminden, sürekli kendini neşeli olmaya zorlamasından anlamalıydım; kız çok mutsuzdu. Acaba oğlunu doğurduğu için de mi pişmandı? Düşünüyorum da benim 2 sene önceki halim bunları yaşasaydı kaldırabilir miydim?
Çok korkuyorum böyle kalp kırıklığı anlarında birinin evlenme teklifini kabul edeceğim diye:) Siz siz olun, kendi kalbinizi onarmadan birinin kalbine yaklaşmayın bile. Sonra bir ömür sinir hastası olur insan Allah korusun, antidepresanlarla çürür gider. 
Bunu size neden anlattım bilmiyorum, ama size bir şeyler anlatmam gerekiyordu. 
Geçen gün ne de güzel konuştu radyodaki kadın; "Bazı insanlar hava güzelken de acı çekerler." diye.
Hangi iklim olduğu fark etmez, işe yarar; size "acı kesici" bir şarkı getirdim. Uyarı: günde 1 doz, sadece akşamları alınız. Doz aşımında muhtemel bağımlılık yapar.

13 Mart 2012 Salı

BURADA KAPANA KISILDIK!

Bu yazıyı 2 sene önce, "2 yıl sonra yapmış olacaklarım" dediklerinin yarısını bile yapamamış'lara ithaf ediyorum.
"Yazı" demişim de yazacak hiçbir şey yok ki. Hayatınızda hiçbir şey olmayanlardan mısınız? Vaktinizin sizden kaçıp başıboş dolandığını mı düşünüyorsunuz? Beklemekten sıkıldınız mı? Yapacak neyiniz kaldı ki? 
Burada aşk meşk konuşsak hadi yine kaderi suçlayıp küfredebilirdik. Mevzu bahis kendimiz ve yapamadıklarımız olunca kime küfredeceğiz? Bravo:)
Burada yapacak hiçbir şey yok.
Gidemiyoruz da.
Sanırım mutsuzuz.
Sorun ne ki, acaba yolumuzu mu çizemedik?
Yazının sonuna "sönüp gitmektense yanıp yok olmak daha iyidir" eklesem Kurt Cobain'in intihar mektubuna dönecek. O yüzden ben sadece bu şarkıyla bitiriyorum. Lyrics'i hislerimi gayet açık ifade etmiş zaten. İngilizcesi olmayanlar için de üzgünüm. Bi kursa gidin artık aq.


That echo chorus lied to me with its
"Hold on, hold on, hold on, hold on"

27 Şubat 2012 Pazartesi

KİŞİSEL GE'Rİ'LİŞİM KİTABIM

Şimdi Cadı Avcısının yorumuyla The SECRET felsefesini okuyacaksınız. Hazır mısınız?

"Hayatlarımızdaki dengesiz insanlar sadece psikolojimizi düzüyorlar. 
Biz ne kadar istikrara ve düzene muhtaç olursak 'gey evren' o kadar tutarsız ve dengesiz elemanlar çıkarıyor karşımıza. 
Mutluluk da mutsuzluk da senin elinde. Macera arama, dengesizliklerden kurtul, ruh sağlığını stabile et, misafir gelince odandan çıkıp el öp, her gün 2 lt su iç, işedikten sonra ellerini yıka, kimsenin ümidini kırma, her sabah aynaya bakıp günaydın de, epilasyonunu aksatma, sevmediğin eşyaları odandan çıkar vs vs böylece evren de seninle uğraşmayı kessin. Deal is deal. Kasma.
En önemlisi git doğru düzgün insanları sev, dışarıda birsürü pamuk gibi insan var. Nereden buldun bunu? Sen de nerede çıkıntılık var, onu yapıyorsun be kardeşim."
Yüzüne söyleyemiyorsanız da K.İskender sözü paylaşın, o direkt anlar; 

"Tek kuruş kârım yok hayatımdaki varlığından...İnan zararına seviyorum ben seni."

(Seviyorsun ama değil mi, ahh seni seni, sıçtın baby.)

Kişisel gelişim kitaplarının en manalı isme sahip olanı ise bence "S.ktret"tir. Benim 2 senedir kritik zamanlarımın "siktiret şarkısı" Didnt Have a Choice idi. Bkz: yapacak 1şeyim yoktu
Ahhh evet, sanırım evrene cidden yanlış mesaj yollamışım! Yok, kullanamıyorum ben bu Secret felsefesini... 
Amaan siktir et.


16 Şubat 2012 Perşembe

İYİ GÜNDE EMİNİM DE KÖTÜ GÜNDE GÜVENMİYORUM

"-Komşu, komşu ! -Hu, hu! -Oğlun geldi mi? -Geldi -Ne getirdi? -İnci, boncuk. -Kime, kime? -Sana, bana. -Daha kime? -Kara kediye -Kara kedi nerede? -Ağaca çıktı -Ağaç nerede? -Balta kesti -Balta nerede? 
-Suya düştü. -Su nerede? -İnek içti. -İnek nerede? -Dağa kaçtı. -Dağ nerede? -Yandı, bitti kül oldu."

**Kara kediye koyayım, bana bir şey olmasın.**
Bitmiyor da insanların dertleri bitmiyor. "Öyle olunca böyle oluyor, böyleyken de şöyle duruyor." Basıp gidesim geliyor buralardan, huzur emen tüm vakalardan. Fakat günün birinde Emre Aydın gibi bir tip çıkıp "Bulabildin mi sonunda hep anlattığın o meşhur huzuru?" derse ve ben bulamamış olursam g.t olmaktan korkuyorum. O yüzden şimdilik kalıyorum.
İyi günde eminim de kötü günde güvenmiyorum.
Pataklaya pataklaya yaşatıyor hayat kendini, sadomazoşist sevgili gibi.

Fakat, benim size asıl öğretmek istediğim yeni bir tekerleme. "Babam almıştı onu iki paraya, ah kuzucuk- kedi geldi kuzucuğu yedi- köpek geldi kediyi boğdu-  sopa geldi köpeği dövdü- ateş çıktı sopayı kül etti-  su geldi...." Bu ibranice tekerlemeyi sonuna kadar dinleyin ki mesajı alın, bakın sonunda ne olacak? Kuzucuk kurda dönüşüp hepimizin belasını sevecek.. Dikkat edin kuzucuğa.


**Bu arada "inek nerede- dağa çıktı- dağ nerede- yandı bitti kül oldu" daki inekceğize hep çok üzülmüşümdür. Yanarak mı öldü dağdayken sizce?

26 Ocak 2012 Perşembe

GİDİYORSAN GÜZEL GİDECEKSİN ARKADAŞ!

Gidiyorsan da güzel gideceksin arkadaş. Ardındaki yıllarca bakakalacak ardından.
Bir "hoşçakal" bile diyemeyecek sen giderken. Nutku tutulacak, nutku... Beddualar alacaksın milyonlarca. Yani öyle bir gideceksin ki cehennemde yanacaksın. Yanmadan gidemezsin, anladın mı?

19 Ocak 2012 Perşembe

"SENİ SEVEBİLİRİM, BELKİ BİRKAÇ SENE SONRA"

"Seni" dedi, "sevebilirim". "Belki birkaç sene sonra".
Çok saçma! Hiçbir eksik yoktu! Tüm parçaları tamdı. Neden şimdi değildi?


Evet, tüm parçaları tamdı, oradaydı. Fakat dağınık bir puzzle gibiydi. Eksik yoktu ama henüz birleşmemişti. Onun aradığı her şeye sahipti ama bütünleşmemişti.
"Ahh, hepsi bu aptal şairlerin drama queen'liği yüzünden. Bir iki edebi zırvayla her duygusal insanın pankreasında bir sızıya rahatlıkla neden olabiliyorlar. Hayır ben yüzeysel değilim, bu insanlar çok derine batmış. Sevebilirmiş ama birkaç sene sonra! Bütün kadınlar gerizekalı."
Telefon rehberine göz gezdirdi. Ona aşık saf kadınlardan birini akşama nargileye çağırdı. O gün o cümleyi uyuyana kadar hiç hatırlamadı. Ertesi sabah o cümleyle uyandı.

Sonra bir daha cümlenin sahibini hiç görmedi.
Görmemesi daha mı iyiydi? Birkaç sene sonra karşılaşsalar mesela, tam da onun sevebileceği zamana denk gelecek şekilde?
"Zırvalamaaaa..." dedi kendi kendine arabada giderken. "Üzerinden çok zaman geçti. Esrarkeş şair bozuntularına benziyorsun."
Radyoyla oynuyor, bilinçsizce frekansları karıştırıyordu. Fona slow bir müzik koyup da şiir okunan iğrenç şiir programlarından birine denk geldi. Frekansı bilerek değiştirmedi. Bir anda karnına bir tekme yemiş gibi oldu, farketti:
Birini sevmediğini söylemenin daha güzel bir yolu olamazdı! "Seni sevebilirim, belki birkaç sene sonra.."
Onu görmeyeli o kadar, o kadar çok olmuştu ki.. Radyodaki spiker Turgut Uyar'dan bir şeyler okuyordu. O sırada pankreasında bir sızı hissetti. İçi sıkışıyordu sanki. Sustu, radyoyu dinledi.

"Bir kere yolda karşılaşalım, onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim.
Sesini duysam susacağım."

9 Ocak 2012 Pazartesi

2 BAŞLI 4 ELLİ 4 AYAKLI CANAVARLAR versus BEKARLAR

Biliyorsunuz, blogu günlük yazmıyorum. Yani ilham beni dürtmedikçe buraya çizik bile atmıyorum. O yüzden CADI AVI'na yazdığım her bir kelime benim için çok değerlidir dostlar:)

Bugünlük burada tartışacağım konu mutlu çiftler:) 
Mükemmel erkeklerin mükemmel kızlarla oluşturduğu kombinasyonlardan bahsediyorum. Hassas konudur, hazır mısınız?

"Allah aşkına ne yapıyor bu insanlar senelerce çıkıp" diyordum. Hala da diyorum gerçi, bence başarının bir tarifi de onlar. Her neyse konuya dönüyorum. Asla, asla insanların aşkını kıskanmam öyle, aksine bayılırım. Bilmiyorum belki de içimdeki çöpçatanlık sevgisinden kaynaklı bir "mutlu çift" sempatim vardır. Bu sebeple geçen seneye kadar etrafımdaki herkesi "eşleştirmeye" çalışıyordum. Sonra gözüm açıldı abi, hop dedim portakal orda kal. Ben ne yapıyorum böyle? E şimdi ben müzmin bekarım, zehirli sarmaşığım, çalıkuşu Feride'yim. Ne yapacağım, tabiiki de müsait bekar arkadaşlarımla gezip tozacağım. Fakaaat bunlar tanışıp sevgili olunca bu insanlar bir çıkmaya başlıyor, sonra 2 kişilik bir community oluşturuyor, kimseyi de yanlarına almıyorlar. "Bırak" dedim, "Melike bunlara çöpçatmayı, kendi başlarına bulsunlar 6 milyarlık dünya üzerinde birbirlerini. O zamana kadar da ben single onlar selamet ortamlara akarız bir güzel."  
Şimdi ya sizin de etrafınızda vardır, ya da siz o insanların ta kendisisinizdir; çift kolonileri halinde gezen gençler vardır. Evet bunlar sürekli birkaç çift olarak takılırlar, yanlarında single kimseleri barındırmazlar. Gelen single'a da iyi kötü bir sevgili dayayıp, onu da 2 başlı- 4 elli- 4 ayaklı bir canavara dönüştürür öyle aralarına alırlar. Bu ""çift kolonileri"ni hep çok kıskanmışımdır. Hep onların arasına girmek istemiş, ama asla o kadar "çift" olmadığım için başaramamışımdır. Nitekim benim garip arkadaş çevrem de zaten eternal bekar olma yeminli, sevgili yaptıklarındaysa eternal asosyal olmaya meyilli oldukları için sanırım sonsuza kadar "çift kolonisi" oluşturamayacağız. Halbuki birleşsek Türkiye üzerinde bir azınlık oluşturabilir, hatta açılım bile isteyebilirdik..
Gel gör ki, artık 23 yaşımın verdiği olgunlukla(?) ve kazandığım hayat tecrübeleriyle söyleyebilirim ki mükemmel erkeği veya mükemmel kızı bulamazsınız. Siz mükemmel olmaya çalışana kadar.. 
Anlamadınız, biliyorum, açıklıyorum;
Karşınıza hakettiğinizden daha iyisi çıksa bile siz kıza "ben coolum, çok aramam, çok şımartmam" ayakları yaparsanız ya da siz çocuğa "sana mı soracağım, of beni çok kıskanıyosun, kısıtlayamazsın" diye çemkirirseniz Cindrella o an Külkedisine, at arabası balkabağına, yakışıklı prens de Egemen Bağış'a dönüşebilir.
Aman diyeyim, insan kaybetmek çok kolay, kazanmak çok zor. Hele ki birinin kalbinden isteyecekseniz, ona hoşgörülü davranmak zorundasınız sanırım. Şımarıklıklarınızı, ego tatmin ihtiyaçlarınızı ya da obsesif kompulsifliklerinizi onun üzerinde katiyyen denemeyin. İşte bizim "mükemmel kız ve mükemmel erkeğin kombinasyonu" zannettiğimiz şey aslında tam olarak bu; 2 kusurlu insanın birbirine en iyi halleriyle yaklaşması, birbirlerini kendi negatif yönlerinden uzak tutması. 
Yeni mi anladın diye soran çok bilmiş arkadaşlara cevap veriyorum; "Evet, siz çift koloninizde güvende ve medenice yaşarken biz daha yeni yeni Mavi Göle Dönüyorduk" (bkz: mavi göle dönüş )  
Çünkü bu hoşgörüyü, tahammülü, bu yumuşaklığı insan ancak gerçekten değer verdiği birisine gösterebiliyor, hem de bunu karşılıklı olarak yaşaması gerekiyor. Ve herkesin şansı o "2 başlı 4 elli 4 ayaklı arkadaşlar" kadar yaver gitmeyebiliyor, değer verebileceği insan karşısına o kadar erken çıkmayabiliyor. 
Konu bana gelince sevgili arkadaşlarım, ben çöpçatma işine geri döndüm:) Herkes mutlu ve aşk dolu olsun istiyorum. Hepinizi teker teker eşleştirmekten mutluluk duyarım. Öyle ya da böyle dünya üzerinde bir yerde tam sizlik bir insan var, onu bulacaksınız.
Favori şarkıcım Lana bizlere diyor ki; "Büyükannem ,dışarıda bir yerlerde beni bekleyen iyi bir adam olduğunu söyledi." 
Lana'cığım o değil de "gramma said that somewhere out there, theres a good man waiting FOR ME!" Hadi bakalım:)