Sayfalar

26 Ocak 2012 Perşembe

GİDİYORSAN GÜZEL GİDECEKSİN ARKADAŞ!

Gidiyorsan da güzel gideceksin arkadaş. Ardındaki yıllarca bakakalacak ardından.
Bir "hoşçakal" bile diyemeyecek sen giderken. Nutku tutulacak, nutku... Beddualar alacaksın milyonlarca. Yani öyle bir gideceksin ki cehennemde yanacaksın. Yanmadan gidemezsin, anladın mı?

19 Ocak 2012 Perşembe

"SENİ SEVEBİLİRİM, BELKİ BİRKAÇ SENE SONRA"

"Seni" dedi, "sevebilirim". "Belki birkaç sene sonra".
Çok saçma! Hiçbir eksik yoktu! Tüm parçaları tamdı. Neden şimdi değildi?


Evet, tüm parçaları tamdı, oradaydı. Fakat dağınık bir puzzle gibiydi. Eksik yoktu ama henüz birleşmemişti. Onun aradığı her şeye sahipti ama bütünleşmemişti.
"Ahh, hepsi bu aptal şairlerin drama queen'liği yüzünden. Bir iki edebi zırvayla her duygusal insanın pankreasında bir sızıya rahatlıkla neden olabiliyorlar. Hayır ben yüzeysel değilim, bu insanlar çok derine batmış. Sevebilirmiş ama birkaç sene sonra! Bütün kadınlar gerizekalı."
Telefon rehberine göz gezdirdi. Ona aşık saf kadınlardan birini akşama nargileye çağırdı. O gün o cümleyi uyuyana kadar hiç hatırlamadı. Ertesi sabah o cümleyle uyandı.

Sonra bir daha cümlenin sahibini hiç görmedi.
Görmemesi daha mı iyiydi? Birkaç sene sonra karşılaşsalar mesela, tam da onun sevebileceği zamana denk gelecek şekilde?
"Zırvalamaaaa..." dedi kendi kendine arabada giderken. "Üzerinden çok zaman geçti. Esrarkeş şair bozuntularına benziyorsun."
Radyoyla oynuyor, bilinçsizce frekansları karıştırıyordu. Fona slow bir müzik koyup da şiir okunan iğrenç şiir programlarından birine denk geldi. Frekansı bilerek değiştirmedi. Bir anda karnına bir tekme yemiş gibi oldu, farketti:
Birini sevmediğini söylemenin daha güzel bir yolu olamazdı! "Seni sevebilirim, belki birkaç sene sonra.."
Onu görmeyeli o kadar, o kadar çok olmuştu ki.. Radyodaki spiker Turgut Uyar'dan bir şeyler okuyordu. O sırada pankreasında bir sızı hissetti. İçi sıkışıyordu sanki. Sustu, radyoyu dinledi.

"Bir kere yolda karşılaşalım, onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim.
Sesini duysam susacağım."

9 Ocak 2012 Pazartesi

2 BAŞLI 4 ELLİ 4 AYAKLI CANAVARLAR versus BEKARLAR

Biliyorsunuz, blogu günlük yazmıyorum. Yani ilham beni dürtmedikçe buraya çizik bile atmıyorum. O yüzden CADI AVI'na yazdığım her bir kelime benim için çok değerlidir dostlar:)

Bugünlük burada tartışacağım konu mutlu çiftler:) 
Mükemmel erkeklerin mükemmel kızlarla oluşturduğu kombinasyonlardan bahsediyorum. Hassas konudur, hazır mısınız?

"Allah aşkına ne yapıyor bu insanlar senelerce çıkıp" diyordum. Hala da diyorum gerçi, bence başarının bir tarifi de onlar. Her neyse konuya dönüyorum. Asla, asla insanların aşkını kıskanmam öyle, aksine bayılırım. Bilmiyorum belki de içimdeki çöpçatanlık sevgisinden kaynaklı bir "mutlu çift" sempatim vardır. Bu sebeple geçen seneye kadar etrafımdaki herkesi "eşleştirmeye" çalışıyordum. Sonra gözüm açıldı abi, hop dedim portakal orda kal. Ben ne yapıyorum böyle? E şimdi ben müzmin bekarım, zehirli sarmaşığım, çalıkuşu Feride'yim. Ne yapacağım, tabiiki de müsait bekar arkadaşlarımla gezip tozacağım. Fakaaat bunlar tanışıp sevgili olunca bu insanlar bir çıkmaya başlıyor, sonra 2 kişilik bir community oluşturuyor, kimseyi de yanlarına almıyorlar. "Bırak" dedim, "Melike bunlara çöpçatmayı, kendi başlarına bulsunlar 6 milyarlık dünya üzerinde birbirlerini. O zamana kadar da ben single onlar selamet ortamlara akarız bir güzel."  
Şimdi ya sizin de etrafınızda vardır, ya da siz o insanların ta kendisisinizdir; çift kolonileri halinde gezen gençler vardır. Evet bunlar sürekli birkaç çift olarak takılırlar, yanlarında single kimseleri barındırmazlar. Gelen single'a da iyi kötü bir sevgili dayayıp, onu da 2 başlı- 4 elli- 4 ayaklı bir canavara dönüştürür öyle aralarına alırlar. Bu ""çift kolonileri"ni hep çok kıskanmışımdır. Hep onların arasına girmek istemiş, ama asla o kadar "çift" olmadığım için başaramamışımdır. Nitekim benim garip arkadaş çevrem de zaten eternal bekar olma yeminli, sevgili yaptıklarındaysa eternal asosyal olmaya meyilli oldukları için sanırım sonsuza kadar "çift kolonisi" oluşturamayacağız. Halbuki birleşsek Türkiye üzerinde bir azınlık oluşturabilir, hatta açılım bile isteyebilirdik..
Gel gör ki, artık 23 yaşımın verdiği olgunlukla(?) ve kazandığım hayat tecrübeleriyle söyleyebilirim ki mükemmel erkeği veya mükemmel kızı bulamazsınız. Siz mükemmel olmaya çalışana kadar.. 
Anlamadınız, biliyorum, açıklıyorum;
Karşınıza hakettiğinizden daha iyisi çıksa bile siz kıza "ben coolum, çok aramam, çok şımartmam" ayakları yaparsanız ya da siz çocuğa "sana mı soracağım, of beni çok kıskanıyosun, kısıtlayamazsın" diye çemkirirseniz Cindrella o an Külkedisine, at arabası balkabağına, yakışıklı prens de Egemen Bağış'a dönüşebilir.
Aman diyeyim, insan kaybetmek çok kolay, kazanmak çok zor. Hele ki birinin kalbinden isteyecekseniz, ona hoşgörülü davranmak zorundasınız sanırım. Şımarıklıklarınızı, ego tatmin ihtiyaçlarınızı ya da obsesif kompulsifliklerinizi onun üzerinde katiyyen denemeyin. İşte bizim "mükemmel kız ve mükemmel erkeğin kombinasyonu" zannettiğimiz şey aslında tam olarak bu; 2 kusurlu insanın birbirine en iyi halleriyle yaklaşması, birbirlerini kendi negatif yönlerinden uzak tutması. 
Yeni mi anladın diye soran çok bilmiş arkadaşlara cevap veriyorum; "Evet, siz çift koloninizde güvende ve medenice yaşarken biz daha yeni yeni Mavi Göle Dönüyorduk" (bkz: mavi göle dönüş )  
Çünkü bu hoşgörüyü, tahammülü, bu yumuşaklığı insan ancak gerçekten değer verdiği birisine gösterebiliyor, hem de bunu karşılıklı olarak yaşaması gerekiyor. Ve herkesin şansı o "2 başlı 4 elli 4 ayaklı arkadaşlar" kadar yaver gitmeyebiliyor, değer verebileceği insan karşısına o kadar erken çıkmayabiliyor. 
Konu bana gelince sevgili arkadaşlarım, ben çöpçatma işine geri döndüm:) Herkes mutlu ve aşk dolu olsun istiyorum. Hepinizi teker teker eşleştirmekten mutluluk duyarım. Öyle ya da böyle dünya üzerinde bir yerde tam sizlik bir insan var, onu bulacaksınız.
Favori şarkıcım Lana bizlere diyor ki; "Büyükannem ,dışarıda bir yerlerde beni bekleyen iyi bir adam olduğunu söyledi." 
Lana'cığım o değil de "gramma said that somewhere out there, theres a good man waiting FOR ME!" Hadi bakalım:)