Sayfalar

17 Aralık 2011 Cumartesi

"İki duble içmiştim - YALNIZLIĞIMA DAYANAMAYIP SARHOŞ OLMUŞUM"

"En çok kokusuna aşığım ben bu adamın." diye düşünüyordu karşısındaki delikanlının ellerini tutarken.
Irish Pub olmaya çalışıp da olamamış bir birahanenin önünde duruyorlardı. Biraz zorlasan buradan meyhane bile olurdu. Muhtemelen sigara içmeye çıkmışlardı dışarı. Anımsadı; birbirlerine ilk dokunmaları da böyle olmuştu, biri ötekinin sigarasını yakarken.

Günlerdir konuşmamışlardı. "Neredeydin?" diye bağırdı. Delikanlı ise; "Geldim işte, buradayım. Yanındayım. Daha ne istiyorsun?" dedi gözlerine bakarak. Öyle güzeldi ki rengi delikanlının gözlerinin. Daha önce nasıl fark etmemişti? Sonra delikanlı ellerini onun ellerinden çekti. En nefret ettiği şeydi bu!! Birden sendeledi. Galiba biraz fazla içmişti, dengede duramıyordu. Sinirlendi. Sinirlendiği zaman upuzun saçlarını toplardı hep. Yine topladı.
Bu kaçıncıydı? Kaç kere "Sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir. Dönmezse zaten hiç senin olmamıştır." taktiğini uygulamıştı. Güvercin miydi bu 'koduğunun sevdiği'? Kaç kere başkalarına değdiğini hissetmişti onun gözlerinin?  O esnada kendiyle çelişti; halbuki hiç de yormazdı gönlünü böyle şeylerle. Bunca yıl nasıl katlanabilmişti bu karşısındaki delikanlıya. Sonra hatırladı; çünkü kokusuna aşıktı bu adamın. Ayrıca çok güzeldi gözleri. Ne yapsın... Ama onu yapayalnız bırakmıştı bu saate kadar. Günlerdir neredeydi?  

"AL İŞTE!" diye haykırdı tüm gücüyle! "YİNE UN UFAK ETTİN KALBİMİ! 
YİNE YİNE YİNE YİNE YİNE!"
Irish pub çakması birahanenin içindekiler, sesi duyup onlara bakmaya başladı. 
Delikanlı kaşlarını çatıp endişeli bir şekilde " Kızım hasta mısın sen? Daha 5 dakika önce tanıştık!" dedi. 
Durdu.
O da durdu.

Delikanlı haklıydı. Kafası nasıl da allak bullak olmuştu! Bu çocukla daha 5 dakika önce tanışmıştı. Bu birbirlerinin sigarasını yakarken ilk kez ellerine dokunan adam değildi. Bu yıllardır katlandığı adam da değildi. Bir dakika, zaten yıllardır yanında olup da katlandığı kimse de olmamıştı! Bu, onun günlerdir konuşmadığı adam da değildi. Bu onun kokusuna aşık olduğu adam da değildi. Zaten bu adamlardan hiç birisi aynı kişi bile değildi!
..Bir ara "Burası ne saçma bir birahane yaa, olmamış." diye düşündü, sonra hemen unuttu.

Utanamayacak kadar hissiyatsızdı o esnada. 
En işveli haliyle delikanlıya yaklaşıp kolundan tuttu. Önce bir kahkaha attı, sonra "Özür dilerim, iki duble içmiştim. Yalnızlığıma dayanamayıp sarhoş olmuşum." dedi.

İyi de nasıl sevmişti bu delikanlıyı 5 dakikada? Gözleri güzel diye mi? Hayır. Çünkü aradığı her şey onda vardı. Ve de kaçtığı her şey. Ya da belki de o iki dubleden. Nereden bilsin..
"Ben bara geri dönüyorum; gelecek misin, kalacak mısın?" diye sordu delikanlı ona, gönülsüzce. İyice sinirlendi. "Ne geleceğim ya, gidiyorum ben!" dedi. Atkısını boynuna atıp delikanlıdan ve garip birahaneden hızlı hızlı yalpalayarak uzaklaşmaya başladı. 
Delikanlının, arkasından "Hasbinallah" gibi bir şeyler söylendiğini duydu.

Yürürken birden arkasını dönüp şaşkın ve dumur delikanlıya boğazı yırtılırcasına bağırdı, tekrar:
"Zaten ben burada yokken, beni aldattığını da öğrendim!" 
Ve koşmaya başladı.


(Not: Bu şarkıları boru olsun diye paylaşmıyorum arkadaşlar. Playlistimin en değerli parçalarını sizlere sunuyorum, dinleyin. Yoksa ben de bilirdim önce bir "Adele- someone like u" yapıştırıp sonra da halil sezai dayamayı. Ama gerek yok öyle tribünlere oynamaya:)  )

2 yorum:

yigitsvrtp dedi ki...

Yazılar gittikçe içine çekiyor insanı..
Sakın arayı açma haftada 1-2 de olsa yazmaya devam :)
Bu arada bir The Pretty Reckless hayranı olaraktanda şarkıya ayrı sevindim.
Zombie ve Make Me Wanna Die potansiyele sahiptirler bilesin :D

Cadı Avcısı dedi ki...

Çok teşekkür ederim:)
Bu grup da benim kalbimi bu şarkılarıyla kazandı. Eşsiz:)